Toroslar’da müşkülüm (muscari) zamanı…
Yusuf Yavuz
Muscari’ler, binler yıldır Anadolu coğrafyasının yüzünü güldüren güzellerden biri. Türkülere, masallara, efsanelere ve türlü öykülere konu olan biyolojik zenginliğimizin sadece küçük bir parçası. Bir dağ sümbülü bizi terk ettiğinde, binlerce yılık bir varoluş zincirinden beslenen ruh köklerimizin bir halkası da kopuyor. İnsan ruhu, ancak yaşadığı coğrafyanın tüm canlarıyla birlikte bir bütün olduğunda tamamlanıyor. Yakınımız olan bir canın yokluğu içimizde nasıl bir boşluk yaratıyorsa, içine doğup soluklandığımız coğrafyanın zihnimize ve belleğimize kaydolan türlerinin kaybolup gitmesi de içimizi biraz daha ıssızlaştırıyor…
Halk arasında ‘müşkülüm’ ya da Arap sümbülü olarak bilinen muscari, gösterişli mor çiçekleriyle Torosları şenlendirmeye başladı. Sümbülgiller (Hyacinthaceae) ailesinin üyelerinden biri olan muscari bitkisi (Muscari aucheri), özellikle batı ve güney Anadolu’da deniz seviyesinden başlayarak 3 bin metre yüksekliğe kadar olan arazilerde doğal olarak yetişebiliyor.
Taşlık yamaçlar, nemli çayırlıklar, orman içleri ve yol kenarlarında Mart ayı ile birlikte çiçeklenmeye başlayan muscariler, yaz ortasına kadar coğrafyanın tahrip edilen alanlarına merhem olmak istercesine bir çok başka tür ile birlikte toprağın yüzünü şenlendiriyorlar.
Soğanlı bir tür olan muscari, misk sümbülü, üzüm sümbülü ve dağ sümbülü gibi isimlerle de anılıyor. Kimi yörelerde bitkiye domuz soğanı ve karga soğanı gibi adlar da verilmiş. Geçmişte hiç bir koruma şemsiyesi bulunmayan muscariler bilinçsizce ve gelişi güzel sökülerek tüccarlar tarafından toplanıyor ve yurt dışına satılıyordu. Tıbbi bitkileri arasında bulunan ve peyzaj bitkisi olarak da bir çok ülkede kullanılan türü Türkiye’den en fazla ithal eden ülkenin İtalya olduğu belirtiliyor.
Son yıllarda soğanlı bitkilerle ilgili gelişen farkındalık Anadolu coğrafyasının yüzlerce yıldır yağmalanan bitkileri için çeşitli yasal düzenlemelerin çıkarılmasını sağladı. Ancak bu düzenlemeler halen yeterli düzeyde değil. Örneğin Tarım ve Orman Bakanlığı her yıl doğadan sökülerek ihraç edilen soğanlı ve yumrulu bitkiler için bir tebligat yayınlıyor.
2019 yılı için yayınlanan tebligat listesinde doğadan sökülerek ihraç edilmesine yasaklama getirilen türler arasında bazı lale, çiğdem, nilüfer, orkide ve zambak gibi bitkilerle birlikte sıklamen ve muscari de bulunuyor. Ancak bu tebliğlerin yeterince yaygın biçimde kamuoyunda duyurulamaması ve yerel halka bu yönde gerekli bilgilendirme yapılamaması biyolojik çeşitliliğin devamı için önemli tehditlerden biri. Biyolojik kaçakçılığın ‘kabahat’ kapsamında değerlendirilerek yaptırımının genellikle idari para cezaları ile sınırlı olması, bu konuda daha sıkı yasal tedbirler alınmasını gerekli kılıyor.
İçine doğduğumuz günden buyana aşina olduğumuz bu cennet coğrafyanın değerlerini son yıllarda korkarak sever olduk. “Acaba seneye de burada olacak mı?” sorusu bir kabus gibi yakamızı bırakmıyor. Vahşi madencilik, enerji, otoyol, inşaat ve çarpık kentleşme, bir kabus gibi uykularımızı kaçırıyor. Bütün bunların “kamu yararı” yalanıyla yapılıyor oluşu da ayrı bir yürek yarası. Bu bahar bir dağ yamacında gördüğümüz muscarilerin, orkidelerin, anemonların ya da süsenlerin akibetini düşünüp endişelenmeden edemiyoruz. Oysa bu değerlerin her zaman emin ellerde ve güvence altında olduğunu bilme duygusuyla yaşamı soluklanmak kadar doğal ve gerekli bir şey olmamalı.
Muscari’ler, binler yıldır Anadolu coğrafyasının yüzünü güldüren güzellerden biri. Türkülere, masallara, efsanelere ve türlü öykülere konu olan biyolojik zenginliğimizin sadece küçük bir parçası. Bir dağ sümbülü bizi terk ettiğinde, binlerce yılık bir varoluş zincirinden beslenen ruh köklerimizin bir halkası da kopuyor. İnsan ruhu, ancak yaşadığı coğrafyanın tüm canlarıyla birlikte bir bütün olduğunda tamamlanıyor. Yakınımız olan bir canın yokluğu içimizde nasıl bir boşluk yaratıyorsa, içine doğup soluklandığımız coğrafyanın zihnimize ve belleğimize kaydolan türlerinin kaybolup gitmesi de içimizi biraz daha ıssızlaştırıyor.
Her şeye rağmen mor ışıklı suretleriyle Torosların yüzünü bir kez daha güldüren muscariler, hoş geldiniz…
Yazı (arşiv) ve fotoğraflar: (Yusuf Yavuz, Toroslar’ın değişik bölgelerinde çiçeklenmiş muscariler…)
YUSUF YAVUZ kimdir :
Yusuf Yavuz (gazeteci – yazar) Isparta, Sütçüler’de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Önceleri yerel gazete, radyo ve televizyonlarda , doğa, çevre ve insan hakkında ürünler vermeye başladı. Bu konularda yazı dizileri ve belgeseller yapmaya başladı. Doğa, çevre ve insan konularında yayınlar yapan yerli ve yabancı bir çok yayın kuruluşuna proje danışmanı , program yapımcısı olmuştur.